MİMAR SİNAN TÜRKİYE HÜR VE KABUL EDİLMİŞ MASONLAR BÜYUK LOCASININ ARAŞTIRMA VE YAYIN ORGANIDIR YIL 2001 NO 121 KARTON KAPAK 128 SAYFA 23 X 16 CM ÖLCÜLERİNDE
MİMAR SİNAN TÜRKİYE HÜR VE KABUL EDİLMİŞ MASONLAR BÜYUK LOCASININ ARAŞTIRMA VE YAYIN ORGANIDIR YIL 2002 NO 123 KARTON KAPAK 128 SAYFA 23 X 16 CM ÖLCÜLERİNDE
Çocukken birlikte oyun oynarken yetişkin olduklarında coşkulu âşıklara dönüşüp, otuz yıl boyunca birbirinin hayatının merkezinde yer aldılar. Herhangi bir erkeği seçmenin tehlikeli olduğunu çok iyi bilen zeki Bakire Kraliçe Elizabeth, "Tatlı Robin"inin en büyük dileğini, asla yerine getiremedi: evlilik. Fakat buna rağmen kontun yanından ayrılmaması hususunda ısrarcı davranıyordu. Elizabeth sahiplenici ve kıskanç olmasına rağmen, kont ile aralarındaki aşk tüm kavgalara, kontun başka kadınlarla yaptığı iki felaket evliliğe, kraliçenin bitmek bilmeyen cilveleşmelerine ve yabancı prenslerle siyasi entrikalarına direnmeyi başarmıştı.
Galler Prensesi Leydi Diana ile aynı soydan olan DÜŞES 18. yüzyılda büyüleyici hayatıyla en az onun kadar ünlüydü. O, paradoksların kadınıydı. Hayatı boyunca kendini kuşatan problemlerle uğraştı. Elit bir sosyetenin kraliçesi ve zamanın en önemli politik grubunun kurucusuydu. Çok güzel bir kadındı ama kocası onu beğenmiyordu. Herkesin hayranlıkla sevdiği bir kadındı ama sevgi konusunda o kadar kendine güvensizdi ki, hayatı boyunca Leydi Elizabeth Foster’in bağlılığından kurtulamadı. Hayırsever kurumlara cömertçe bağış yaparken, bir anlamda kendi dostlarından çalan bir kadındı.
Şeytan'ın nereden, ne zaman ve nasıl zarf attığını bilmeyenler gelen tüm zarfları açarlar. Siz hiç içinizdeki şeytanı elektrikli sandalyeye oturtup sorguya çektiniz mi?
"Aşka Dair Nesirler" şairin geçmiş yıllarda çıkan 'İki Kişiye Bir Dünya', 'Karanlığın Gözleri' adlı uzun şiirleriyle 'Sahibini Arayan Mektuplar', 'Hüzün Şarkıları' ve 'Mihriban'a Mektuplar'ı içermektedir.
“Sık sık sorardın, ‘Bizi ne zaman yazacaksın sevgilim?’ diye. Ben de, ‘Daha vakit var, birtanem’ derdim. ‘Daha yaşayacak çok şeyimiz var. İleride hepsini yazacağım.’ İleride? Neydi ki beklediğim? Sınırsız zamanda, o bilinemez, kestirilemez ömrün zamanında, neyi beklemiştim ki? Bak, işte şimdi yazıyorum canım benim. Demek, kendiliğinden gelmiş kapıma zamanı; seni, beni, bizi yazdırmak için. Bana ait değilmiş belirlemek, ne zaman yazacağımı.Sen dümeni ele aldın yine, açık denizlerde olduğu gibi…”
Müstakbel kayınpederi Katherine’in ülkeye gelişine büyük tepki gösterdiğinde, genç prensesin hayata olan inancı sınanmıştı. Arthur daha ufacık bir çocuktu; yiyecekler bir tuhaf ve adetler de bir o kadar kabaydı. Katherine zamanla birinci Tudor hükümdarlığına alıştı ve Arthur''un karısı olarak sürdürdüğü hayat daha katlanılabilir bir hale geldi. Bu anlaşmalı evlilik beklenmedik bir şekilde narin ve tutkulu bir aşk yarattı.
80 kuşağı içerisinde bir yere koymak pek kolay değil Enver Ercan’ı, ki bu kuşağın şairleri de benimsemekte zorlandı, zorlanıyor. Kendine has bir şiir yazdığı için mi, değil elbette. Sanki onun ironisi, espri; yalınlığı ise basitlik olarak değerlendirildi. 80 kuşağı şairlerinin çoğu biçimciydi, şiiri yapılan bir şey olarak görüyorlardı. İronik şiirler ise birdenbire öz-yapısıyla gelir, kendisiyle fazla oynanmasına müsaade etmez. Yahya Kemal, Hilmi Yavuz gibi şiiri biçim olarak gören şairlerin şiirleri mermer gibidir, ironiyi merkezine koyanlara, bu iki şair mermer kadar sert ve soğuk gelir, ironinin şairleri ise onlara ciddiyetsiz görünür. Kişilik-zevk meselesi bu. Ama ilginç bir şekilde Enver Ercan, poetikasını Yahya Kemal titizliğine yaklaştırıyor: “…şiirin içinde imgelerle yürümek benim meşrebimde var. Düzayak şiirleri okuyamam bile. Az şiir yazmam bu yüzden aslında. İç dökmek, dert anlatmak benim harcım değil. Yoksa inan her gece beş şiir yazarım rahatlıkla. Şiir demek bir yapı kurmak demek benim için. O yapıyı da beklenmedik sözcüklerle, imgelerle inşa etmek. … Şiir tercihin bir yapı inşa etmek olunca iş zorlaşıyor ister istemez.” (2014, 127; Söyleşi Yapan: Öner Ciravoğlu). Enver Ercan kendi sözlerini yine kendi feshedercesine çelişik konuşuyor: “Hep tembel olduğumu düşünmüşümdür. Belki de içdisiplinimi yeterince geliştiremedim.” (Söyleşi Yapan: Murat Tuncer), “Evet, uzun aralıklarla kitap yayımlayan az yazan biriyim. Ama son üç ayda 14 şiir yazmış olmamı nasıl açıklayacağız o zaman. 10 yılda yazdıklarımdan fazla.” (2014, 122; Söyleşi Yapan: Bahanur Garan). Bence bu son söyledikleri onun şiiriyle daha fazla örtüşüyor.
Tudor Sarayi'nda hayat mücadelesi veren üç genç kadinin hikayesi... Cleves'li Anne, Katherine Howard, Jane Rochford Boleyn Mirasi, konumlari, servet, begeni ve gücün yani sira yalan, ihanet ve terör getiren üç kadina odaklaniyor. Daragaçlari tarafindan yönetilen bir sarayin etrafina gerilmis ipekten bir ip gibi ince ince dokunmus bir roman bu. Philippa Gregory, bir kez daha çoktan tarihe karismis bir dünyaya hayat veriyor. Tas basamaklarin üzerinde hisirdayan ipek eteklerin fisiltisi, alelacele yazilan bir notun satirlarini aydinlatan mum isiginin sari gölgesi, yeni insa edilmis daragaci sehpasinin altindaki Yesil Avlu'da toplanan kalabaligin sesleri. Hanedan romanlarinin kraliçesi nefis bir destan yaratmis.'
Üç kıtaya yayılan bir imparatorluk, sayısız entrikanın döndüğü bir saray, güç ve tutkunun kızı bir güzel, üç kalp ve bir aşk. Osmanlı Sarayı’nın muhteşem atmosferinde, kudretle, aşkla kuşatılmış bir hayattı onunki. Çevresinde korkunç ölüm oyunları örülüyor, gölgelere sinmiş suikastçiler fırsat kolluyordu. Yaşamak için öldürmek zorunda kalmayı kabullenemeyen masum bir kalp
Günün birinde yazdıklarımdan bir perde çekeceğim hayatıma. Herkes kağıt üstüne yazılanları benim hayatım sanacak, ben de hayatımı saklamış olacağım böylelikle. Saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? Herkes seni gördüğümü sanır, sen de rahat edersin. Kasada oturan kız gibi! Herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz.
Hürrem, tarihi gerçekler ve kimi gerçek karakterler kullanılarak kurgulanan bir roman ve yazarımız Demet Altınyeleklioğlu, kendi hayalgücünün ürettiği müthiş bir Hürrem hikayesi anlatırken, 16. Yüzyılın saray atmosferine, kokusuna, rengine, dokusuna ve duygusal haritasına da yeniden hayat veriyor 16. yüzyılın özellikle ilk yarısına hiç kuşkusuz
YANKI HAFTALIK HABER DERGİSİ EVREN UYARILARINA DEVAM EDİYOR 12 EYLULDEN BU YANA 270 BİN İHBAR YAPILDI SADİ IRMAK İŞSİZLİK DEV GİBİ KARŞIMIZDA 3 KİLO MADLEN ASGARİ UCRET 27 X 20 CM ÖLCÜLERDE