Karagöz, tarihin derinliklerinde düşünülmüş bir hayal oyunu'dur. Bir beyaz perdenin arkasına konulan bir ışıkla ve bu ışığın önünden geçirilerek perdeye aksettirilen şekillerle oynanır. Ekseriya deve derisinden yapılmış bu insan ve eşya resimleri renklidir. Perdeye, kendi güzel şekilleri ve sihirli renkleriyle akseder. Karagözcü, bu şekilleri hareket ettirir, konuşturur, boğuşturur; insan ve hayvan şekilleri mafsallı olduğundan perdede çok çevik ve kıvrak hareketler yapabilirler. Bu, seyircilerde, insanı birtakım cazip hayaller halinde görebilmenin derin zevkini uyandırır. Hayal veya gölge oyunu'nun kaynağı, bugünkü bilgimize göre eski Şark medeniyetindedir. İnsan hayalinin bir beyaz perde'ye aksettirilişi hikâyesi, biri Çin, diğeri Türk, iki efsaneyle süslüdür: Çin rivayetine göre, İmparator Wu (M. Ö. II. asır), çok sevdiği karısının ölümü üzerine büyük yeise kapılmış, hiç bir şeyle avunamaz olmuştur. O zaman bir Çin sanatkârı, ölen kraliçeye benzer bir kadını, beyaz bir perde arkasından geçirip hayalini bu perdeye düşürmek ve bu hayalin, ölen kraliçenin ruhu olduğunu söylemek suretiyle hükümdarı avutmaya çalışmıştır ki onun bu buluşu, eski Çin medeniyetinde gölge oyunu denilen bir oyunun doğup gelişmesine başlangıç olmuştur. Ölümleri bir hicran yaratan insanların hayallerini bir perdeye aksettirmek suretiyle yaşatma hadisesinin ikinci rivayeti, doğrudan doğruya Karagöz adlı oyunun doğuşunu anlatan Türk rivayetidir. Buna göre, Sultan Orhan, Bursa'daki camiini yaptırırken Karagöz'le Hacivat, bu inşaatta amele olarak çalışıyorlarmış. Fakat bu iki amele, o kadar komik hikâyeler anlatıp öyle güldürücü bir meddahlık yapıyorlarmış ki öteki işçiler, onları dinlemek ve seyretmekten işlerini yürütemez olmuşlar. Cami inşaatının bir türlü ilerlemediğine dikkat eden hükümdar, hadisenin sebebini öğrenince hiddetlenmiş, Karagöz'le Hacivat'ın idamlarını emretmiş. Fakat az sonra bu yaptığına pişman olmuş, büyük üzüntü duymuş, o zaman Şeyh Küşteri isimli, panteist bir sanatkâr, padişahın üzüntüsünü gidermek için, Karagöz'le Hacivat'ın...